Erzurum’un yetiştirdiği kadın ilk biyografi öykü yazarı araştırmacı Ayşe Neslihan Hatunoğlu, Cumhuriyet öncesi ve sonrasında ki Türk kadınlarını anlattı.
İrahim Erkal Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve Dadaş Kızları adlı platformun organize ettiği programa kadın STK’ları, siyasi parti kadın kolları üyeleri ile Erzurumlu kadınlar katıldı. Programı organize eden KEDEM Kooperatif Başkanı Canan Uçar, yaptığı açılış konuşmasına bir masal ile başladı.
Uçar, “Uzun zaman önce Anadolu’nun bereketli topraklarında çok mutlu bir ova varmış. Ovada yaşayan halk beylerinden çok memnunmuş. Her sonbaharda ekim şenliğinde buluşur, yazın hasat şenliğinde de keyifle toplanıp beylerine mutluluk ve düzen için minnetlerini sunarlarmış. Yeni bir Hasat Şenliğinde kurulan büyük sofranın konuklarından olan Türkmen Beyi, yediği ekmeğin çok lezzetli olduğunu söyleyip ekmeği yaptıkları buğdaydan tohumluk istemiş. Ova beyi de memnuniyetle buğdaydan bir miktar tohumluk vermiş. Sonraki yıl tohumlar büyük bir özenle ekilip sulanmış ve bakımları yapılmış. Sonra da muhteşem bir şenlikle biçilmiş taş değirmenlerde öğütülerek dualar eşliğinde Yörüklerin en iyi aşçısı tarafından ekmek yapılmış. Türkmen beyi ekmeği yemiş ama daha önce yediği ekmeği lezzetini bulamamış. Bir sonraki yıl oba beyi ile görüşürken bu durumu anlatmış. Obanın beyi, Türkmen beyine dönerek “Ben size sarı buğdayı verdim, sarı gelinin ellerini vermedim ya” demiş. Sarı gelinin ellerini sarı gelinin bereketini nerede bulabiliriz ki? Anadolu’nun bin bereketini yiyoruz. Biz Anadoluyuz. Yediklerimiz kan oldu, can oldu, binlerce yılda yaşananlar, kültür oldu, binlerce yılın mirası geçmişten bize kalanlar. Ne yaptık ve ne koyduysak o sofraya o da geleceğe miras olacak. Çünkü bugün elimizin lezzeti olan yarının kültürüdür. Hanımlar, beyler, Anadolu’da oturduğumuz her sofra binlerce yıllıktır. Ambarında ne varsa bize ait. Hepsi bizim. Her mevsim vardır o sofrada. On binlerce yılın nefesi vardır. Her dağı, her yaylası, her şehri o sofrada. Yeryüzünün en değerli şaheseri sofradır” der bir kadın yazar. Sofra yaratılmış, kurulmuş en değerli sanat eseridir. İçine koyarsınız sevdayı, davet olur, düğün olur. Hüznü koyarsınız, cenaze yemeği olur. Annenizin böreği, nenenizin keçisi, çocukluğunuz olur. Sokarışın kokusu mahalleniz olur. Çekersiniz içinize çocukluğunuzu. Bu sofrayı dünyanın neresinde bulursanız sizin sofranızdır ve bu sofra binlerce yıldır aynıdır. Zaman değişir, insanlar değişir, insan değişmez. Ve o sofranın başında bilgelikleriyle baş tacı edilen sofranın sahipleri kadınlar. Anneniz, sevgiliniz, kızınız hayalleri olan kadınlar. Erzurum’un kadınlarına elleri bereketli, kendileri güzel kadınlarına binlerce selam olsun. Erzurum’a, kadınlara ve onların yaptıklarına, onların bütün yaptıklarına ve yapamadıklarına, bir pencere bir bakış olsun istiyorum bugünkü programımız. Çok değerli bir kadın yazarımız, araştırmacı yazarımız Ayşe Nisan Hanımoğlu hanımefendinin kaleminden Erzurumlu kadınları çok daha yakından tanımak, ilkleri görmek, Erzurum’da kadının var olduğunu, kadının emeğinin, kadının elinin hangi makamda ve mevkide olursa olsun kadının gücünü burada sizlerle beraber dinlemek, paylaşmak ve Erzurum’a haykırmak istiyorum. Selam olsun yüreği güzel kadınlara, selam olsun Erzurum’un bütün kadınlarına selam olsun beraber bir şey yapmaya çalışan, ayrı ayrı yollarda, ayrı ayrı konularda olan ama bir araya geldiklerinde neşeleriyle, bereketleriyle çoğalan kadınların hepsine selam olsun.”diye konuştu
CUMHURİYETK ÖNCESİ VE SONRASI KADINLAR
Daha sonra ise Hatunoğlu Kemal Bey kitabının yazarı Ayşe Neslihan Hatunoğlu, biyografisini anlatan kısa bir sunumdan sonra kürsüye gelerek konuşmasına başladı.
Hatunoğlu, salondaki izleyicilerden müsaade isteyerek “Öncelikle kusura bakmayın, sağlık sorunu nedeniyle ayakta konuşamadığım için uzun süre kalamadığım için oturmak zorundayım. Affınıza sığınırım. Cümleten hoş geldiniz.” diyerek konuşmasına başladı.
Osmanlı dönemi ile Cumhuriyet döneminde ki kadınların yaşanmışlıklarına değinen Hatunoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü.
“Söyleşimizde önce Osmanlı dönemindeki kadınlarımız ve genç kızlarımızın yaşamları, devamında cumhuriyet dönemindeki yaşamları anlatacağız. Bunun yanında hayat tarzları kendilerinin o eğitim durumları kazandıklar, kazananları, bugünkü biyografileri, onların biyografileri ve ürün kalitesiyle güzel bir sohbet geçirtmeye çalışacağım. Söyleşimizin teması Osmanlı döneminde, yani Cumhuriyet öncesi kız çocuklarının eğitimi. Cumhuriyet öncesi kız çocuklarımız muhafazakar aile yapısının hakim olduğu Erzurum’da variyetli ve aydın ailelerde kızları için lisan ve müzik hocaları tutulur. Özellikle lisanda Fransızca, müzikte ud, kanun, keman, bazen piyano çalanlar da vardır. Ve bunlar şanlı bilgilerini, makam bilgileriyle kadınlar arası toplantılarda kabul günlerinde fasıl geçerek günlerini geçirirler. Variyeti yerinde olmayan ailelerde ise onlar mahalle kültürüne hakim olduğu için ya ellerinden geleni temin ederler, yoksa arkadaşlarından edindikleri bilgilerle bunlar da yaşarlar. Tabii o zaman kadınlarımız pek dışarı çıkamazlar. Belli kurallara bağlıdır çıkışları ve kadının evde olması zaten bir tabu gibidir. Variyetli ailelerde durum birazcık daha farklıdır ama kural hep aynıdır. IGS ihtiyacı vesaire olduğu zaman hanımlar beylerin de söylerler ihtiyacı olduğunu. Ve o ihtiyaç ne ise o karşı beynin getirdiğini kanaat eder. Veya bohçacılar vasıtasıyla variyetli ailelerde siparişler verilir. Bohçacılar getirdiği kumaşları alırlar. Ailenin bildiği terzi gelir, evde ölçü alır, kumaşa göre bir dahaki sefere de bitirmiş olarak getirir giysiyi. Tabi bugünkü gibi istediğimiz zaman lisanla vesaire yoktu. Vesilelerle yapılan bir alışveriş durumudur, bütün durumudur. Daha sonra bir de bu hoşgörülü bir birey varsa eşine tarif eder, ithal eder. Eşi iki üç çeşit tarifi şeyden getirir ve onunla beğendiğini alır diğerleri iade olur. Kural budur. Cumhuriyetin ilanıyla en büyük kıymetlerden birisi kız çocuklarımızın eğitiminde olur. Ki bu içlerinde kanayan yaradır. Okuldan eğitim öğretim zorunlu hale gelince Cumhuriyet öncesi veya ilk yıllarında bu olan bir şey. Küçük kız çocukları. Fakir, çok nüfuslu ailelerde maliyetli ailelere kırsal kesimler veya şehirde olan variyetli ailelere bir boğaz eksilsin diye kızlarını besleme olarak veriyorlar. Ergenlik çağına gelmiş çocuklar ve bu kanayan bir yaradır. Küçük kız çocukları yaşında geldiği evde yük ve esneme teslim olur.”
Toplantıya çok sayıda kadın STK ları, siyasi parti kadın kolları ile Erzurumlu kadınlar katıldı.
3.SAYFA
15 Mart 2025GÜNDEM
15 Mart 2025GÜNDEM
15 Mart 2025GENEL
15 Mart 2025SPOR
15 Mart 2025GENEL
15 Mart 20253.SAYFA
15 Mart 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.